1
KÜÇÜK ŞEYLER
ÜZERİNE
BİR ÖYKÜ: İKİ DOST,
BİR KUŞ
Kitaba
bir öyküyle başlamak istiyorum. Bu öyküyü ben
yazdım.
Öyküm, şöyle kıssadan hisseli olsun istedim.
Kelile
ve Dimne'dekilere benzesin, Mevlâna'nın öyküleri
gibi
bir şey olsun istedim. Olaya doğudan, doğrudan
bakmaya
çalıştım.
Öyküm
şimdilik yeni. Eğer yıllar sonra anlatılırsa
mutlaka,
"Bir zamanlar... " diye başlayacaklar. Madem
fiyle,
eskitilmiş tahtalar gibi, öykümü şimdiden eskiterek
başlayalım
söze:
Bir
zamanlar bir ülkede iki arkadaş varmış. Bunlar pek
haylazmış,
üstelik sürekli gevezelik ederlermiş.
Çevrelerindeki
büyükler bunlara o kadar çok "Evladım az
ve
öz konuşun" demişler ki, sonunda adlan Az ve Öz
kalmış.
Az,
çok haylazmış; Öz de haylazmış ama, iyi--kötü
ucundan
kenarından okurmuş. Eski Yunan'dan, Eski
Roma'dan,
Eski Türk'ten kitaplar okurmuş Öz. Aisopos'u
bile
tanırmış. (Yüz yüze görüşmemişler ama kalpten
tanışmış,
o kısa, kambur, kekeme, ama tatlı dilli Aisopos
ustayla.)
Neyse
lafı uzatmayalım, Az ile Öz günlerden bir gün kötü
işlere
bulaşmışlar, kötü adamlarla dalaşmışlar. Ve bir gün
olanlar
olmuş. Haydutlar Az'ın ve Öz'ün gözlerini
bağlayıp
kaçırmışlar. Öyle az öteye değil; bir araca
bindirip
günlerce uzaktaki bir yere götürmüşler. Taştan bir
odaya
kapatmışlar. Odanın duvarında ufak bir pencere
varmış.
Demirli. Bu pencereden bakınca yalnızca gökyüzü
gözüküyormuş.
Günlerdir
gözleri bağlı yolculuk eden Az ile Öz çok
yorgun
düşmüşler ve nerede bulundukları konusunda en
küçük
bir bilgileri yokmuş. Haydutlar iki arkadaşı taş
odaya
koyduklarında gözlerini açmışlar.
Öz
hemen uyumuş. Az ne olur ne olmaz diye uyumadan
beklemiş.
Bir süre sonra Öz uyanmış ve Az'a "Ben
uyurken
ne oldu?" diye sormuş. Az, hiçbir şey olmadığını
söylemiş.
Öz "Hiçbir şey duymadın mı, görmedin mi?"
demiş.
Az, "Hayır, sadece pencereye bir kuş kondu"
demiş.
Öz heyecanla "Nasıl bir kuştu?" demiş. Az
"Bilmiyorum
dikkat etmedim, basbayağı bir kuştu, tam
göremedim,
sadece gagası gözüktü" demiş. Öz "Gagası
nasıldı?"
diye devam etmiş. Az, "Ne bileyim dikkat
etmedim"
demiş.
Öz
bu duruma çok üzülmüş. "Hay ben sana ne diyeyim;
eğer
o kuşun gagasına dikkatli baksaydın, şimdi nerede
olduğumuzu
bilebilirdik" demiş. Az "Saçma, bir gaga çok
küçük
bir şey. Ona bakıp nerede bulunduğumuzu nasıl
anlayabiliriz
ki?" demiş.
Öz
"Bu dünyada küçük şeyler yoktur. Bakmasını bilen
göz
için her şeyin bir anlamı vardır" demiş ve devam
etmiş:
Bu dünyada küçük şeyler yoktur.
Bakmasını bilen göz için her şeyin bir anlamı
vardır.
"Bak
eğer kuşun gagası uzun ise bizi Alma'nın (Alma yola
çıktıkları
kasaba imiş) kuzeydoğusundaki bataklık bölgeye
getirmişler
demektir. Uzun gagalı kuşlar suyun dibindeki
solucanları,
küçük kabuklan toplar çünkü, Eğer kuşun
gagası,
kısa, ince ve sivri ise ağaç kabuklarındaki
böcekleri
yiyordur; Söğüt Bülbülü'dür örneğin. Bu
durumda
bizi güneydeki ormanlık bölgeye getirmişlerdir.
Eğer
gagası eğri, çapraz uçlu ise, çam kozalaklarının
pullarını
ayıran bir çapraz gagadır. Bu durumda batıdaki
çamlık
bölgeye getirmişlerdir bizi. Eğer gagası kısa, kalın,
güçlü
ise tohumların, yemişlerin sert kabuklarını
kırıyordur.
Bu durumda Alma'nın kuzey batısındayız
demektir.
Nerede bulunduğumuzu bilmek ise kurtulma
yolunda
ilk adım olabilir."
Az
duydukları karşısında hayretler içinde kalmış, Öz'e
"Küçük
bir şeyden böyle büyük sonuçlar çıkarabileceğini
hiç
düşünmemiştim. İyi de bütün bunları şimdiye kadar
niçin
bana öğretmedin?" Öz, "Şimdiye kadar böylesine zor
durumda
hiç kalmadık da o yüzden. Bu dünyada her
durumda
işe yarayacak küçük bilgiler vardır. Uygun
durumda
uygun bilgiyi kullanırsan büyük sonuçlar çıkar
ortaya.
Küçük, büyüğün anasıdır. Azlık çokluğun özüdür"
demiş.
Küçük, büyüğün anasıdır. Azlık çokluğun özüdür.
Kıssadan
Hisse (Öyküdeki Önem):
Büyük
şeylere küçük adımlarla ulaşılır. Ve insan,
bedenine
ve dünyaya hapsedilmiştir; taştan bir hücrede
gibidir.
Çevresindeki pek çok küçük şeyi fark ettikten
sonra
özgürlüğüne kavuşabilir. Bir gün yıldızlara
ulaşabilmek
için, bugün yeryüzündeki her şeyi
değerlendirmeniz
gerekir. Azlık çokluğun özüdür. Ve bir
de
şu: Evren, bir bütündür, tektir. Belki bu yüzden evrende
birbiriyle
tamamen ilişkisiz iki şey yoktur. İlişkileri
görebildiğinizde,
evren kalbini açar size. İşte Az ile Öz'ün
öyküsü
bunları anlatıyor bize.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder