Rekalm

21 Aralık 2013 Cumartesi

18 KADININ DEĞERİ, BAMSI BEYREK'İN ŞEREFİ


18
KADININ DEĞERİ,
BAMSI BEYREK'İN
ŞEREFİ
Kadın--Erkek Eşitliği
Pek çok konuda neyin küçük neyin büyük olduğu göreceli.
Bu arada kadın ile erkeğin arasındaki farklılığın önemli mi
önemsiz mi olduğu da göreceli. Biyolojik açıdan
cinsiyetler arasında önemli farklılık -ama birbirini
tamamlayan, yaşam için gerekli olan bir farklılıkbulunmaktadır.
Ancak kadın ile erkek arasında, sosyal
açıdan, kişilik özellikleri, yaşamdaki roller açısından,
abartıldığı kadar önemli, zorunlu bir farklılık yoktur. İki
cinsiyet arasında farklılık varsa da, bu farklılık "farklılık
var" dendiği için, zamanla yapay olarak ortaya çıkmış
farklılıklardır.
Kadın ile erkek arasındaki küçük biyolojik farklar
yüzyıllar boyunca vurgulana vurgulana, sosyal açıdan
büyük farklılıklar ortaya çıktı. Aşağıdaki Bamsı Beyrek
masalını bu duruma örnek vereceğiz. Ancak daha önce
şunu belirtmek istiyorum:
Erkek ile kadın arasında yapay olarak ortaya çıkarılmış
farklılıkların bir benzeri, galiba asil--halk ayırımında da
ortaya çıkıyor. Herhalde başlangıçta asillerle asil
olmayanlar arasında küçük farklılıklar vardı.
Lider/yönetici, eşitler arasında birinciydi, belki de
kavgalarda bir adım önde dövüşüyordu. Sonra giderek fark
açıldı; küçük farklılıklar zamanla büyük farklılığa
dönüştü; asiller sınıfı çıktı ortaya, kastlar oluştu.
Asalet konusunda da, cinsiyetler arasında da, kendinizi
inandırır, tarihsel süreci dikkate almazsanız, ciddi
farklılıklar bulunduğunu ileri sürebilirsiniz. Kanımca
Bamsı Beyrek bu konuda güzel bir örnek.
Bamsı Beyrek Masalı
Dede Korkut masallarından Bamsı Beyrek özetle şöyle:
Bamsı Beyrek ile Banıçiçek beşik kertmesidirler, ancak
birbirlerini tanımamaktadırlar. Ayrı ayrı avlanırlarken
yolları kesişir, aralarında anlaşmazlık çıkar. Güreşe
tutuşurlar. (Güreşleri düello niteliğindedir.)
Bamsı Beyrek'in kırk yiğidi, Banıçiçek'in kırk ince belli
kızı güreşi seyretmektedir. Bamsı Beyrek çok uğraşır ama
güreşi kazanamaz; ne yapsa Banıçiçek cevabını
vermektedir. Güçleri denktir.
Bamsı Beyrek kırk yiğidinin kendisini ayıplamasından
korkar, tutup Banıçiçek'in emceğini (göğsünü) sıkar. Bu
durumdan rahatsız olan Banıçiçek bir an duralayınca,
Beyrek dalıp tuş eder onu.
Bamsı Beyrek güreşi kazanmıştır. Ama nasıl? Banıçiçek'i
kadınlığıyla vurarak kazanmıştır. Beyrek bence, kadını
kadınlığıyla vurmuştur. Başlangıçta güçleri denkti. Beyrek
küçük bir farklılıktan, rakibinin bir cinsel özelliğinden
yararlanarak onu yendi. Aslında, Banıçiçek de erkeklere
özgü bir özellikten yararlanıp belden aşağısına vursaydı
Bamsı Beyrek'i yenebilirdi. Ama ayıp olurdu, Bamsı
Beyrek de ayıp etmiştir.
Galiba Bamsı Beyrek'in bu tavrını, bilinçli veya bilinçsiz
olarak pek çoğumuz sürdürüyoruz. Beyrek ne yaptı?
Kadını kadınlığıyla vurdu. Eğer bugün biz, sadece kadın
olduğu gerekçesiyle bir elemanımızı yükseltmezsek ya da
kreş açmak zorunda kalmamak için belirli sayının
üzerinde kadın işçi çalıştırmazsak, Beyrek gibi kadınları
kadınlıklarıyla vurmuş oluruz.
Kültürümüzün müstesna öğelerinden birisi olan Dede
Korkut masallarındaki tüm diğer mesajlar gibi, Bamsı
Beyrek masalında da derin, zengin ve ince bir mesajın
verildiği kanısındayım. Kıssadan hisse:
Zekada veya güçte
kadınlarımızla başa baş olmaktan gocunmayalım; ve
Kadınlarımızı kadınlıklarıyla vurmayalım.
Bamsı Beyrek ile Banıçiçek sonuçta evlenirler.
Masallarda veya gerçek yaşamda Bamsı Beyrekler,
eşlerinin gücünden rahatsız olmamalı, eşlerinin gücünü
kendi şereflerini tehdit eden bir şey olarak görmemeliler.
Dilerim bu gelecekte gerçekleşir. Ancak az sayıda da olsa
geçmişte bunu gerçekleştirenler oldu. Örneğin babam.
Annemin Değeri Babamın Şerefi
Babam, Birinci Dünya Savaşı yıllarında anasız babasız
büyümüş bir çocukmuş. Üniversitede okuyamamış. Kendi
imkânlarıyla sanat okulunu bitirip dökümcü olmuş.
Hatırladığım kadarıyla kendine son derece güvenen bir
insandı.
Babam, üniversite mezunu (İstanbul Edebiyat Fakültesi
mezunu) bir kızla, annemle evlendi. (Evlendiler.)
Evliyken annem, babamın da desteğiyle Hukuk
Fakültesi'ni de bitirdi; yıllarca hem öğretmenlik hem
avukatlık yaptı.
Sanat okulu mezunu bir erkek, iki fakülte mezunu bir
kadın. Şimdi beklenir ki bu erkek, bu durumdan
rahatsızlık duysun, eşiyle yarışa kalksın. Babam bunu asla
yapmadı. Karısına değer verdi. Yüzüne karşı veya
arkasından, onu hep övdü. Onunla gurur duydu. Bir anne
veya baba, kendisinden daha tahsilli çocuğuyla nasıl gurur
duyarsa, babam da annemle öyle gurur duydu.
Ben bu yönden babama çektim. Eşimin güçlü bir kadın
olmasıyla, bilgili olmasıyla, istatistiği benden daha iyi
bilmesiyle, yaşamda benden daha becerikli olmasıyla
gurur duydum. (Ondan iyi yaptığım şeylerden ötürü o
da benimle gurur duyuyor.) Yalnız eşimle değil, annemle,
kayınvalidemle, İffet hocamla, Işık hocamla, Yıldız
hocamla, Türk ve dünya tarihindeki, bilim ve sanat
tarihindeki güçlü kadınlarla, Nene Hatun'la, Bayan
Curie'yle, Halide Edip Hanımla gurur duydum.
Tarihimizde güçlü kadınlar olması, erkeklerin şerefine
halel getirmez. Aile içinde de öyle.
Not: Eşim Doç. Dr. Zehra Yaşın Dökmen'in "Toplumsal
Cinsiyet: Sosyal Psikolojik Açıklamalar" adlı bir kitabı
yayınlandı (2004, Sistem Yayıncılık). Konuyla
ilgilenenlere önermek isterim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder