18
KADININ DEĞERİ,
BAMSI BEYREK'İN
ŞEREFİ
Kadın--Erkek
Eşitliği
Pek
çok konuda neyin küçük neyin büyük olduğu göreceli.
Bu
arada kadın ile erkeğin arasındaki farklılığın önemli mi
önemsiz
mi olduğu da göreceli. Biyolojik açıdan
cinsiyetler
arasında önemli farklılık -ama birbirini
tamamlayan,
yaşam için gerekli olan bir farklılıkbulunmaktadır.
Ancak
kadın ile erkek arasında, sosyal
açıdan,
kişilik özellikleri, yaşamdaki roller açısından,
abartıldığı
kadar önemli, zorunlu bir farklılık yoktur. İki
cinsiyet
arasında farklılık varsa da, bu farklılık "farklılık
var"
dendiği için, zamanla yapay olarak ortaya çıkmış
farklılıklardır.
Kadın
ile erkek arasındaki küçük biyolojik farklar
yüzyıllar
boyunca vurgulana vurgulana, sosyal açıdan
büyük
farklılıklar ortaya çıktı. Aşağıdaki Bamsı Beyrek
masalını
bu duruma örnek vereceğiz. Ancak daha önce
şunu
belirtmek istiyorum:
Erkek
ile kadın arasında yapay olarak ortaya çıkarılmış
farklılıkların
bir benzeri, galiba asil--halk ayırımında da
ortaya
çıkıyor. Herhalde başlangıçta asillerle asil
olmayanlar
arasında küçük farklılıklar vardı.
Lider/yönetici,
eşitler arasında birinciydi, belki de
kavgalarda
bir adım önde dövüşüyordu. Sonra giderek fark
açıldı;
küçük farklılıklar zamanla büyük farklılığa
dönüştü;
asiller sınıfı çıktı ortaya, kastlar oluştu.
Asalet
konusunda da, cinsiyetler arasında da, kendinizi
inandırır,
tarihsel süreci dikkate almazsanız, ciddi
farklılıklar
bulunduğunu ileri sürebilirsiniz. Kanımca
Bamsı
Beyrek bu konuda güzel bir örnek.
Bamsı
Beyrek Masalı
Dede
Korkut masallarından Bamsı Beyrek özetle şöyle:
Bamsı
Beyrek ile Banıçiçek beşik kertmesidirler, ancak
birbirlerini
tanımamaktadırlar. Ayrı ayrı avlanırlarken
yolları
kesişir, aralarında anlaşmazlık çıkar. Güreşe
tutuşurlar.
(Güreşleri düello niteliğindedir.)
Bamsı
Beyrek'in kırk yiğidi, Banıçiçek'in kırk ince belli
kızı
güreşi seyretmektedir. Bamsı Beyrek çok uğraşır ama
güreşi
kazanamaz; ne yapsa Banıçiçek cevabını
vermektedir.
Güçleri denktir.
Bamsı
Beyrek kırk yiğidinin kendisini ayıplamasından
korkar,
tutup Banıçiçek'in emceğini (göğsünü) sıkar. Bu
durumdan
rahatsız olan Banıçiçek bir an duralayınca,
Beyrek
dalıp tuş eder onu.
Bamsı
Beyrek güreşi kazanmıştır. Ama nasıl? Banıçiçek'i
kadınlığıyla
vurarak kazanmıştır. Beyrek bence, kadını
kadınlığıyla
vurmuştur. Başlangıçta güçleri denkti. Beyrek
küçük
bir farklılıktan, rakibinin bir cinsel özelliğinden
yararlanarak
onu yendi. Aslında, Banıçiçek de erkeklere
özgü
bir özellikten yararlanıp belden aşağısına vursaydı
Bamsı
Beyrek'i yenebilirdi. Ama ayıp olurdu, Bamsı
Beyrek
de ayıp etmiştir.
Galiba
Bamsı Beyrek'in bu tavrını, bilinçli veya bilinçsiz
olarak
pek çoğumuz sürdürüyoruz. Beyrek ne yaptı?
Kadını
kadınlığıyla vurdu. Eğer bugün biz, sadece kadın
olduğu
gerekçesiyle bir elemanımızı yükseltmezsek ya da
kreş
açmak zorunda kalmamak için belirli sayının
üzerinde
kadın işçi çalıştırmazsak, Beyrek gibi kadınları
kadınlıklarıyla
vurmuş oluruz.
Kültürümüzün
müstesna öğelerinden birisi olan Dede
Korkut
masallarındaki tüm diğer mesajlar gibi, Bamsı
Beyrek
masalında da derin, zengin ve ince bir mesajın
verildiği
kanısındayım. Kıssadan hisse:
Zekada veya güçte
kadınlarımızla başa baş olmaktan gocunmayalım; ve
Kadınlarımızı kadınlıklarıyla vurmayalım.
Bamsı
Beyrek ile Banıçiçek sonuçta evlenirler.
Masallarda
veya gerçek yaşamda Bamsı Beyrekler,
eşlerinin
gücünden rahatsız olmamalı, eşlerinin gücünü
kendi
şereflerini tehdit eden bir şey olarak görmemeliler.
Dilerim
bu gelecekte gerçekleşir. Ancak az sayıda da olsa
geçmişte
bunu gerçekleştirenler oldu. Örneğin babam.
Annemin
Değeri Babamın Şerefi
Babam,
Birinci Dünya Savaşı yıllarında anasız babasız
büyümüş
bir çocukmuş. Üniversitede okuyamamış. Kendi
imkânlarıyla
sanat okulunu bitirip dökümcü olmuş.
Hatırladığım
kadarıyla kendine son derece güvenen bir
insandı.
Babam,
üniversite mezunu (İstanbul Edebiyat Fakültesi
mezunu)
bir kızla, annemle evlendi. (Evlendiler.)
Evliyken
annem, babamın da desteğiyle Hukuk
Fakültesi'ni
de bitirdi; yıllarca hem öğretmenlik hem
avukatlık
yaptı.
Sanat
okulu mezunu bir erkek, iki fakülte mezunu bir
kadın.
Şimdi beklenir ki bu erkek, bu durumdan
rahatsızlık
duysun, eşiyle yarışa kalksın. Babam bunu asla
yapmadı.
Karısına değer verdi. Yüzüne karşı veya
arkasından,
onu hep övdü. Onunla gurur duydu. Bir anne
veya
baba, kendisinden daha tahsilli çocuğuyla nasıl gurur
duyarsa,
babam da annemle öyle gurur duydu.
Ben
bu yönden babama çektim. Eşimin güçlü bir kadın
olmasıyla,
bilgili olmasıyla, istatistiği benden daha iyi
bilmesiyle,
yaşamda benden daha becerikli olmasıyla
gurur
duydum. (Ondan iyi yaptığım şeylerden ötürü o
da
benimle gurur duyuyor.) Yalnız eşimle değil, annemle,
kayınvalidemle,
İffet hocamla, Işık hocamla, Yıldız
hocamla,
Türk ve dünya tarihindeki, bilim ve sanat
tarihindeki
güçlü kadınlarla, Nene Hatun'la, Bayan
Curie'yle,
Halide Edip Hanımla gurur duydum.
Tarihimizde
güçlü kadınlar olması, erkeklerin şerefine
halel
getirmez. Aile içinde de öyle.
Not:
Eşim Doç. Dr. Zehra Yaşın Dökmen'in "Toplumsal
Cinsiyet:
Sosyal Psikolojik Açıklamalar" adlı bir kitabı
yayınlandı
(2004, Sistem Yayıncılık). Konuyla
ilgilenenlere
önermek isterim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder